kopyalamayı engelle

.

1 Ağustos 2013 Perşembe

Hamilelikte Dondurma Tüketimi

Uzman Diyetisyen Sevinç Bakan, hamilelerin dondurma tüketmesinin faydalı olduğunu belirterek, dondurmanın hamilelere enerji verdiğini bildirdi.
Sevinç Bakan yaptığı açıklamada, her yaştan insanın severek yediği dondurmanın yaz aylarının vazgeçilmez tatlısı olduğunu söyledi. Sıcak yaz günlerinde dondurmanın herkesi kendine çektiğini belirten Bakan, gebeliğinin son ayları yaza denk gelen kadınların da, tatlı olarak dondurmayı tercih edebileceğini ifade etti.

Bakan şöyle devam etti: "Dondurma iyi bir kalsiyum, enerji ve protein kaynağıdır. Kalsiyum gebelikte annede oluşan kemik kayıplarını azaltır, bebeğin kemik gelişimini destekler. Ayrıca annede kas krampları, tansiyon ve buna bağlı olarak preeklemsi riskini azaltır. Süt ve süt ürünleri kalsiyumun en zengin kaynaklarıdır. Günlük beslenmelerinde düzenli olarak süt-yoğurt, peynir tüketen gebeler haftada 1-2 kez dondurma yiyerek kalsiyum alımını destekleyebilir."

"Yemeden önce 5 dakika bekletin" Annelerin dondurma tüketimine özen göstermesi gerektiğini vurgulayan Bakan, dondurmanın enerji içeriğinin yüksek olması nedeniyle annenin gebeliğe bağlı olarak artan enerji ihtiyacının karşılanmasına yardımcı olduğunu belirtti.

 Bakan, dondurmanın, içerdiği sütten dolayı kaliteli bir protein kaynağı olduğuna işaret ederek, şöyle konuştu: "Proteinler bebeğin gelişimin temel taşıdır. Annenin sağlığını korumada önemli yeri vardır ve günlük mutlaka yeterli alınmalıdır. Protein ve kalsiyum açısından besleyici olan dondurma, hamilelere enerji vermektedir. Bu özelliği nedeniyle hamilelik aşamasında dondurma tüketimi yararlıdır."

Bakan, sağlıklı gebelerde haftada 1-2 kez ve 2-3 top dondurma tüketilebileceğini vurgulayarak, dondurmanın hijyenik özelliklerine ve saklama koşullarına dikkat edilmesi gerektiğini söyledi. Dondurmanın yenme zamanının önemli olduğuna dikkati çeken Bakan, "Kan şekeri dengesizliklerini önlemek için gündüz saatlerinde ve yemeklerden en az 2 saat sonra yenmesi daha uygundur. Yenmeden önce yaklaşık 5 dakika kadar bekletilmesinde fayda vardır. Zira çok soğuk besinler gebelikte riskli olabilir ya da boğaz ve solunum yolu enfeksiyonlarını tetikleyebilir" dedi.

Kaynak İçin Tıklayınız

Hamileyim! Duygusalım!

Hamilelik döneminde hem anne de hem de babada yeni sorumlulukların getirdiği bazı sıkıntılar olabiliyor. Hamilelik döneminde yaşanan psikolojik sorunlar ve bunlarla baş etme yollarını, uzmanlar anlattı. Kişi hamile olduğunu öğrendiği an kişisel bir değişim, kendini farklı bir şekilde gerçekleştirme arzusu, büyüme ve gelişme dönemine girer. Artık tüm dünyaya ve kendi dünyasına bakış açısı değişmiştir. Birçok zaman bu gelişim ve değişim dönemine baba adayı da paralel olarak girer. Aile yeni bir evreye geçtiğini hisseder. 

İLK ÜÇ AY 

Hamileliğin ilk evresi hamileliğin tatlı bir heyecanının yaşandığı dönemdir. Erken gebelik döneminde sonlanma riskinin oluşu kişiye doktoru tarafından anlatılsa bile, bu ihtimali bilmek araştırmalara göre hamilelerde kaygı ve depresif belirtiler yaşama oranını % 20’den fazla etkilemez. Anne adayı, pozitif psikoloji ile % 80 diliminde olmak istiyorsa küçük bazı günlük düzenlemelere gitmeyi denemelidir. Örneğin vücuttaki ilk haftalar yaşanan yoğun değişimin ürünü olan yorgunluk ve uyku durumuna direnmemelidir. Akşam daha erken yatmak, gündüz kendisine dinlenme dilimi yaratmak, olası bulantı ve yorgunluk belirtilerini daha az yaşamasını sağlar. Aksi takdirde herkeste olduğu gibi duygu durumumuzu olumsuza götüren ve yıpratıcı ilk faktör olan yorgunlukla mücadelede zayıf kalmış olur. Dinlenen hamile, çevresinden parlayan cildiyle, saçıyla, enerjisi ile ilgili iltifatlar alır, mutluluğunu dışına yansıtır.

İKİNCİ ÜÇ AY 

İlk üç aylık dönemi eşten de destek alarak olabildiğince rahat geçiren bir anne adayı fiziksel olarak yaşadığı sıkıntılardan da büyük bir oranda kurtularak ikinci üç aylık döneme girer. Artık bulantı ve yorgunluk sorunu ya yaşamıyordur ya da geçmediyse bile şiddeti azalan sıkıntılarla baş etmeyi öğrenmiştir. Bebeği kaybetme korkusu kalmaz. Gerçi bu kaygı yerini bebeğin sağlığı hakkında endişelere bırakır ki bu çok doğaldır. Bu hamileyi birçok konuda daha dikkatli ve doğruya götüren yerinde bir heyecandır aslında. Hareketlerinin tarzına, gücüne ve hızına, beslenme düzenine, bebeğiyle erken başlayan diyaloğuna bilmeden böylece katkıda bulunur. Bebeğine dikkatini arttırır. Anne olmaya, bir bebeğin sorumluluğunu almaya başlamıştır.

HORMONLARIN ETKİSİYLE DUYGUSALLIK ARTIYOR 

Annelik sorumluluğu büyük bir sorumluluktur. Hamileyken hormonların etkisiyle duygusal sağlamlık azalır. Kişi hassas, daha çok ağlayabilen, kaygılı, stresli olma durumlarını değişik sıralama ve periyodlarla yaşayabilir. Yine birçok yerde yazdığı gibi hamilelik stresinin yarattığı, bebeğin sağlığına dair olası olumsuz sonuçları düşünüp kendini olumsuz duygu girdabının içinde bulur. Unutmamalıdır ki, hamilelikte yaşanan olumsuz duygulardan dolayı bebeklerin fiziksel ve nörolojik gelişimlerinin etkilenme durumları, genelde kesinlikleri hep tartışılan araştırma sonuçlarıdır. Oldukça küçük yüzdeler barındırır, bu sebeple anne adayını olumsuz etkilememelidir. Kişi bu yorgun ve naif dönemi atlatıp ilerleyen haftalarda keyifli ve neşeli olacağını hem kendisi hem eşi bilmelidir. Bazen kişiler doğuma kadar tempolarını arttırma ve izin dönemlerine yatırım yapma fikrine kapılırlar, bu oldukça yanlış bir yönelmedir.

SON ÜÇ AY 

Son üç aya girildiğinde hamilelikte ağırlaşan vücuda rağmen oldukça pozitif bir dönem yaşanır. Yine ilk dönemde olduğu gibi depresyon belirtilerinin yaşanması ihtimali oldukça azdır. Annelikte yetersiz olunabileceği kaygısı, bebek konusunda kişiyi idealizme sürükleyen bazı düşünceler, doğum sonrası yaşanacağına inanılan bazı durumlarla ilgili korkular, bu ihtimalin ana sebepleridir. Kişi yakınlarının desteğiyle bunu aşabilir. Hamile yogası, meditasyon, hamile destek grupları gibi kendisiyle ortak şeyler yaşayan kişilerin bulunduğu ortamlarda bulunması faydalı olur. Hamilelikte bu olası olumsuz duyguları toparlayıp kotaran kişi, hamilelik sonrasında da benzer duygu dalgalanmalarıyla daha rahat baş eder. Hamilelikte ve sonrasında görülen depresyon doğal ancak bu bireysel çabalarla baş edilemiyorsa da profesyonel görüş alınması gereken bir durumdur.

Kaynak İçin Tıklayınız

Hamile Babalar

HAMİLE BABALAR- NASIL YANİ?

1.)Babalarda görülen hamilelik sendromu nedir?

Hamile eşi olan baba adayları bir takım belirtiler göstermeye başlayabilirler. Buna “couvade sendromu” denmektedir. Bu sendromu yaşayan erkekler, eşleriyle benzer belirtileri paylaşırlar. Couvade sendromu bir hipersensitivite yani aşırı duyarlılık halidir.

2.) Ne gibi belirtiler gözükmektedir?

Hamilelikte tipik olarak görülen mide bulantısı,kramplar, ağrılar,aşermeler; baba adayında da görülür. Genellikle 3.aya yakın görülmeye başlar ancak baba adayına göre değişiklikte gösterebilmektedir. Anne adayının kilo artışıyla paralel baba adayının da kilosu artar. Yapılan araştımalara göre baba adaylarında hormonal değişimler yaşanmaktadır. doğumdan önce babaların prolaktin seviyelerinde artış olmaktadır. Bilindiği gibi prolaktin: süt ve besleme hormonudur. Eşin hamilelği sırasında stress hormonu olark da bilinen kortisol seviyesi 2 katı artmaktadır. Bu da baba adayının daha hassas hale gelmesi demektir. Testesteron seviyeleri düşerken östrojen seviyeleride artmaktadır. Böylece erkek, bebeğe karşı daha duyarlı hale gelmektedir.

3.)En çok hangi baba adaylarında görülür? 

Genellikle kaygılı erkeklerde daha çok görülür. Baba olmaya yeterince hazır olunmaması da bir başka etkendir. Baba adayı nasıl bir baba olacağıyla ilgili korku duyulabilir. Baba olma yeni bir statüdür ve bu statü onu fazlaca heycanladırabilir.

4.)Bu dönemde baba adayına nasıl bir yaklaşımda bulunulmalı? 

Baba olmak zor bir süreçtir. Eş olmaktan baba olmaya geçiş süreci bazen sancılı olabilir. Bu noktada her iki tarafında çocuk sahibi olmak için birlikte karar vermeleri ve gerçekten hazır olmaları çok önemlidir. Bu sendromu yaşayan baba adaylarına “neden böyle yapıyorsun” demek doğru değildir. Hem eşleri hem de çevrelerinde bulunan kişiler baba adayına yardımcı olmalı, desteklerini esirgememlidirler. Eşler ebeveyn olmakla ilgili dugularını birbirleriyle paylaşmaldıdırlar. Hamile bayanlar sıkınıtlarına odAkalanıp eşlerini ihmal etmemelidirler. Çiftler, gündelik yaşantılarına mümkün olduğunca devam etmemeliler.

5.) Bu dönemi nasıl bir yöntem uygulayarak atlatmalılar? 

Bu sendrom bazı bab adaylarında farkedilmeyecek seviyede yaşanırken bazılarında daha şiddetli olarak kendini gösterebilir. Daha öncede değindiğimiz gibi hem eş hem de aile çevresi, baba adayına karşı duyarsız kalmamalı, iyi gözlemde bulunmalı ve ona destek olmalılar. Eğer tablo şiddetliyse, ileride başka psikolojik sorunlara yol açmaması için psikoterapi almak faydalı olabilir. Couvade sendromunu yaşayan baba adaylarının bir kısımı daha sonra psikolojik sorunlarda yaşabilmekteler. Çok şiddetli değilse kitaplar okumak, başka babalarla deneyimlerini konuşmak, internete araştırma yapmak da faydalı olacaktır.

UZMAN PSİKOLOG REYHAN ALGÜL

Kaynak İçin Tıklayınız

Baharda Rahat Bir Hamilelik İçin Öneriler

Ağaçların çiçek açtığı, havaların giderek ısındığı, cıvıl cıvıl bir bir mevsime girdik. Her ne kadar keyifli bir mevsim olsa da, bu mevsimin olumsuzluklarınıda unutmamamız gerekiyor. Özellikle de anne adayları, daha kaliteli bir hamilelik süreci geçirmek için; ani hava değişimlerinden dolayı oluşan faranjitlerden, polenlere bağlı alerjik hastalıklardan ve bu tip benzeri mevsimsel hastalıklardan korunma konusunda daha dikkatli olmalıdırlar.

Bahar ayında rahat bir hamilelik süreci geçirmek için önerilerde bulunan Çakmak Erdem Hastahanesi Kadın Doğum Uzmanı Op. Dr. Yasemin Çakar Kement, “Baharın gelmesi psikolojimizi olumlu etkilemekle birlikte anne adaylarının bu değişimlere daha kolay adapte olabilmeleri için şu önerilere dikkat etmeleri gerekir.

Beslenme ve sıvı tüketimi: Hava sıcaklığının artmasıyla beraber öncelikle günlük sıvı alımına dikkat edilmesi gerekir. Günde 2-3 litre (yaklaşık 10-15 bardak) sıvı alınmalıdır. Ayran hem protein açısından, hem de su ve tuz içeriğinden dolayı bolca tüketilebilir.Bahar ve yaz aylarında artan meyve ve sebze seçenekleri sıvı, mineral ve vitamin ihtiyacımızı karşılamaya yardımcı olur. Yeşil, kırmızı biber, çilek, erik, maydanoz bol miktarda C vitamini içerir. Kayısı, şeftali, domates A vitamine sahiptir. Karpuz, çilek, kırmızı erik, kiraz likopen denilen antioksidan içerir. Üzüm folik asit , C vitamini açısından zengin olduğu gibi antikanserojen özelliğiyle de güzel bir yaz meyvesidir. Sebze ve meyveler içerdiği yüksek posa nedeniyle gebelikte görülebilecek olan kabızlığı önler. Gebelikte hazmı zor olan kızartma, aşırı yağlı ve şekerli yiyeceklerden uzak durulmalıdır.

Egzersizin önemi: Bahar aylarında hamilelerin yapabileceği en kolay ve en yararlı egzersiz yürüyüştür, imkanınız varsa yüzme en güzel egzersizlerden biridir. Ayrıca evde yapabileceğiniz bazı pozisyon ve hafif aerobik egzersizleride vardır. Bu egzersizler kan dolaşımınızı artırır, bel ve sırt ağrılarınızı hafifletir ve vücudunuzu doğuma hazırlar.

Ödeme karşı öneriler: Gebelikte kan hacmi ve damar geçirgenliğinin artması ile özellikle ayak ve bacaklarda görülen ödem rahatsızlık verici boyutlara ulaşabilir. Bahar aylarında hamileler ödeme karşı bol su içmelidirler. Tuz tüketimi ne fazla ne de az olmalıdır. Şişlikleri azaltmak için ayakta fazla durulmamalıdır. Uzanma, bacakların altına yüksek bir yastık koyma, otururken bacak bacak üstüne atılmaması ve ayakların sarkıtılarak oturulmaması şişlikleri önlemede önemlidir. Egzersiz yapanlarda şişlikler daha az görülür. Sıkı pantolon ve çoraplar yerine rahat bol kıyafetler tercih edilmelidir.

Bahar alerjilerinden korunun: Bahar aylarında atmosferdeki polen miktarı artmaya başlar. Özellikle de alerjik bünyeli hamilelerin bünyelerine alerjik ortamlardan uzak durmaya çalışması önemlidir. Polen allerjisinden korunmak için dışarıda giydiğiniz giysilerinizi yatak odasından uzak yerlerde değiştirin. Vücudunuzdaki polenleri temizlemek için kısa süreli duş alın. Kuru ve rüzgarlı havalarda mümkün olduğu kadar dışarıya çıkmayın. Hapşırma, burun tıkanıklığı, gözlerde kaşıntı ve sulanma, öksürük ve baş ağrısı gibi belirtileri olan hamilelerin bu belirtilerin uzun sürmesi durumunda doktora başvurmaları gerekir.” dedi.

Kaynak İçin Tıklayınız

31 Temmuz 2013 Çarşamba

Çocuğuma Uyku Eğitimini Nasıl Verebilirim?

Çocuklar neden uyumaz? 
İnsanların uykusu döngülerden oluşuyor. Bu döngüler; derin uyku ve REM denilen kısımlardan oluşuyor. Uykunun REM kısmı çok hafif bir uyku ve aslında o kısımda hepimiz hafifçe uyanıp tekrar geri dalıyoruz. Bebeklerde ise durum farklı. Döngü 45 dakika, yani yetişkinlerden çok daha kısa. Döngülerin REM kısmı ise yetişkinlerden çok daha uzun. Yani uykularının çok büyük kısmı, çok hafif bir uykuda geçiyor. Hayatta kalmaları için bu çok önemli. Çünkü o hafif uykuda ihtiyaçlarını hissedip, ağlayarak bizimle iletişim kurmaları gerekiyor. Sorun, ortada bir ihtiyaç olmadığı halde sadece döngülerin REM kısmını atlatamadıkları, tekrar uykuya dalmayı beceremedikleri için uyanmalarıyla başlıyor. Çocuğunuz uyurken başında bekleyin, hemen uykunun REM kısmına geçtiğini anlayacaksınız. Göz kapaklarının altında gözleri hareket edecek, hafifçe eli kolu kıpırdanacak, ha uyandı ha uyanacak derken yeniden derin bir uykuya geçecek. Tabi şanslıysanız ! İşte uykunun bu ‘ha uyandı ha uyanacak kısmı’ çocuklarda her 45 dakikada bir tekrarlanıyor. Kimi çocuk bu kısmı atlatıp bir sonraki döngüye geçiyor, kimi çocuk uyanıyor ! Eğer her uyandığında emzirir ya da sallarsanız, uykunun bu hafif kısmını kendi kendine uyanmadan atlatmayı öğrenemiyor. Her zaman geri uyumak için emzirilmeye ya da sallanmaya ihtiyaç duyuyor yani bağımlı hale geliyor.

Bazı çocuklar neden uyanmıyor? 
Bazı çocuklar, tıpkı bazı insanlar gibi, uykuya dalma konusunda çok daha yetenekliler. Bazılarının ise uykuya dalmayı ve uykuda kalmayı öğrenmek için yardımınıza ihtiyacı vardır. Bu doğanın annelere küçük bir şakasıdır ! Piyangodan şansınıza bu çocuk türlerinden hangisinin çıkacağını bilemezssiniz. ‘’Çocuğum hiç uyku sevmiyor’’ sözünü sıkça duyarız. Bu sözün hem haklı hem haksız tarafları vardır. Bazı çocuklar daha çok ve daha kolay uyur. Ama bir çocuğun gece 12’de yatıp sabah 6’da kalkması çocuğun uyku sevmediğini göstermez. Zira her çocuk üç aşağı beş yukarı normal sınırlar içinde uyumak ister. 1.5 yaşında bir çocuk günde toplam 14 saat de uyuyor olabilir 12 saat de ama günde 9 saat uyuması normal değildir ve bunu çocuğunuz böyle istiyor olamaz. Bu sorunun çok basit bir nedeni vardır; çocuğunuz uykuya dalmayı ve uykuda kalmayı bilmemektedir. Tıpkı ona nasıl birgün tuvalet eğitimi verecekseniz, bugün de ona uyumayı öğretmeniz gerekmektedir.

Çocuklara uyumayı öğretmek mümkün mü?
Çocuklara uyumayı öğretmek sadece mümkün değil aynı zamanda gerekli. Yukarıda anlattığımız gibi çocukların uyanmasının en önemli nedeni uykunun REM (hafif) kısmını atlatamamaları. Hiçbirimiz bu yetiyle doğmuyoruz. Zamanla hafifçe uyandığımız bu kısımları atlatıp geri uyumayı öğreniyoruz. Eğer bir bebeğe/çocuğa bu konuda yardım edersek bu yetiyi daha çabuk ve zahmetsiz kazanabiliyor. Eğer memeye, sallanmaya ya da birlikte uyumaya bağımlı hale gelirse; kendi kendine uyumayı öğrenmesi uzun yıllar alabiliyor. Sonunda bu alışkanlıkları kırmak için gene bir çaba harcamak gerekiyor. Hiç bir çocuk bir gün annesine ‘’ben kendi kendime uyuyacağım artık beni geceleri emzirmene, sallamana gerek yok’’ demiyor. 

Uyku eğitimi ne demek, hengi ekoller var?
Yukarıda sizlere aktardığımız bilgiler, batılı ülkelerde özellikle de ABD’de uzun yıllar boyunca yapılan araştırmalar sonucunda ortaya konulmuş. İşte bu bilgiler ışığında; uyku eğitimi adı altında bazı eğitim modelleri oluşturuldu. Bu modeller genellikle uyku konusunda uzman çocuk doktorları tarafından ortaya atıldı. Uyku eğitimi ABD’deki çocukların çok büyük bir kısmına ebeveynleri tarafından uygulanıyor. Bu eğitim modellerinin hepsi çocuklara deliksiz uyku vaadediyor. Ama yaklaşımlar birbirinden son derece faklı olabiliyor.

Çocuk uykusuna yaklaşımda iki ekol var: 
Çocuğun uykuya dalması için uzun yıllar desteklenmesi gerektiği söyleyen, çocukla birlikte uyumayı teşvik eden doğal ebeveyinlik yaklaşımı. Çocuklara ilk 4 aydan sonra kendi kendine uyumayı öğretmek gerektiğini savunan yaklaşım İkinci ekol ise yine üçe ayrılıyor; Çocuklara ağlamadan kendi kendine uyumayı öğretenler Cry out, ağlatma yöntemiyle uyumayı öğretenler Orta yolcular denilen, ağlatmayı son çare olarak görüp kontrollü bir şekilde uygulayanlar

Her çocuk uyku eğitimi almak zorunda mı?
Eğer 18 aylık çocuğunuz gecede iki kere uyanıp sizi emiyorsa, sağlığı yerindeyse yeteri kadar uyuyorsa; bu durum sizi yıpratmıyorsa, her hangi bir şey yapmanız için bir neden ortada gözükmüyor. Ama 6 aylık bebeğiniz bir sağlık sorunu olmadığı halde gecede 7-8 kere uyanıyor, emmeden geri uyumuyor siz de günde 3 saatlik uykuyla zombi gibi geziyorsanız, o zaman bir şeyler yapmak gerekiyor. Siz ya da çocuğunuz sağlıklı, mutlu ve huzurlu değilse uyku eğitimini yöntemlerinin devreye girmesi gerekiyor.

Çocuklarda uykuyu olumsuz etkileyen rahatsızlıklar var mı? 
Reflü, uyku apnesi gibi kronik hastalılar çocuk uykusunu etkiler. Benzeri hastalılar ve belirtiler konusunda doktorunuza danışın.Hangi uyku eğitimi modeli benim için uygun? Uyku eğitimi kitapları tavsiye ve bilgilerle dolu ve hepsi de çok faydalı. Ama her ailenin, her çocuğun ve her dönemin ihtiyacı farklı. Çocuğunuza uyku eğitimi verirken bunu akıldan çıkarmamak gerekiyor. Asıl olan sizin çocuğunuzu tanımanız, onun ve kendi ailenizin ihtiyaçlarının farkında olmanız. Bir çocuk bir yönteme çok kısa sürede cevap verirken, diğer çocuğun mizacına o yöntem uymayabiliyor. Çocuğunuza 6 aylıkken uyguladığınız bir uyku eğitmi yöntemi mucizeler yaratırken 1 yaşındayken ihtiyacı faklı olabiliyor. Bir çocuk annesiyle beraber uyuduğu halde deliksiz uyurken, başka bir çocuk saat başı uyanabiliyor. Bizim tavsiyemiz; Uyku eğitimi modelleri ve yöntemleri konusunda mümkün olduğu kadar çok bilgilenmeniz en basit ve uygulanabilir yöntemleri deneyerek işe başlamanız. Daha radikal yöntemleri bir sonraki aşamaya saklamanız. Her şeyden öne çocuğunuzu iyi gözlemlemeniz ve kimi zaman yaratıcı davranmanız. Uyku eğitimine başlamadan önce neler yapmalıyım? Çocuğunuzun hiç bir kronik ya da dönemsel sağlık sorunu olmadığına emin olun. Reflüsü olan, grip, diş çıkaran bir çocuk uyku eğitimine olumlu yanıt vermeyecektir. Uyku eğitiminde sonuç elde etmek için tutarlı ve istikrarlı olmak şarttır. Çocuğun bakımından sorumlu olan herkes ile çocuğa uyku eğitimi verileceği konusunda anlaşın. Özellikle anne ve babanın bu konuda işbirliği içinde olması önemlidir. Yoksa önünüze çıkan ilk zorlukta anne ya da babadan birisi pes edecek ve sonuç alınması imkansız hale gelecektir. Bir kaç gün çocuğunuzu gözlemleyin. Kaçta yatıp kaçta kalktığı, gece ne aralıklarala uyandığı gibi detayları not edin. Gece aynı saatlerde mi kalkıyor, gündüz hep 35 dakikada bir mi uyanıyor, iki uyku arasında çok uzun süre mi uyanık kalıyor… Amacınız bu tür şifreleri çözmek olsun… Uyku eğitimi ekolleri ve yöntemleri konusunda mümkün olduğu kadar çok bilgilenin.

Kendinizi ruhen hazır hissetmeden, iyice bilgilenmeden ve çocuğunuz için doğru bir şey yaptığınızı içselleştimeden başlamayın. Gerekirse bir süre daha gözlemleyerek, bilgi toplayarak, eşinizle konuyu konuşarak bekleyin. Cesaretinizi kıran, sizi olumsuz etkileyen, insanları gerekmedikçe sürece dahil etmeyin.

Uyku eğitimi verirken nelere dikkat etmeliyim? 
Çocuğun yanında sakin olumlu ve yapıcı olmaya çalışın. Uyku eğitimini ona cezaymış gibi bir tavırla yapmayın. Uyku eğitiminin çaresizlikten başvurduğunuz bir yol olduğu hissi onu da olumsuz etkileyecektir. Çocuğunuz ileride ayakkabı bağlamayı öğreteceğiniz gibi şimdi de uyumayı öğretiyorsunuz. Bu durumu gözünüzde büyütmemeye çalışın.

Çocuğunuz büyük de küçük de olsa onunla konuşun. Büyükse ve mesela emzirmeyi kesecekseniz bunu ona nedenleriyle anlatın. Küçükse daha basit bir yol izleyin. ‘’Anne seni çok seviyor, ama artık uyku zamanı, anne sana sabah olunca meme verecek, biliyorum meme olmadan uyumak zor geliyor, ama benim güzel kızım birazdan mışıl mışıl uyuyacak’’ gibi.

Bir uyku eğitimi uzmanının bütün sistemini alıp uygulayacaksanız, bunu eksiksiz ve istikararlı bir biçimde uyguladığınızdan emin olun. Bir sistemi tamamen uygulamak istemiyorsanız, işinize yarayacak en basit uyku eğitimi yöntemlerinden başlayın. Daha zorlayıcı yöntemleri sona bırakın. Örneğin yatır kaldır yapmaya başlamadan önce çocuğunuzu bir uyku arkadaşı ya da emziğe alıştırmayı deneyebilirsiniz. Tümüyle bir sistemi de uygulasanız, seçtiğiniz bir iki yöntemle de başlasanız öncelikle çocuğunuzun uyku düzenini gözden geçirin ve çocuğun iyi bir uyku rutinine kavuşmasını sağlayın. Çocuğun uyanık kaldığı süreyi yaşına uygun hale getirin. Gerekirse daha sık uyutun, daha erken yatırın ya da sabah ya da öğle uykusundan uyandırın. Uyku eğitimine cuma akşamı ya da haftasonu başlamak daha mantıklı olabilir. Çalışıyorsanız zor geçebilecek ilk bir-iki günün sabahında siz ya da eşiniz işe gitmek zorunda kalmazsınız.

Unutmayın, uyku eğitiminde yıktığınız sistemin yerine koyuncaya kadar herşey ilk başta daha kötüye gidebilir. Ama çocuğunzun yaşına ve mizacına göre uzun olmayan bir sürede sonuç alırsınız. Tam çözüldü derken zaman zaman geriye dönüşler de olabilir. Bunların sizi yıldırmasına izin vermeyin. Uyku eğitimi sırasında istikrar ve tutarlılık uğruna sabit fikirli olmayın. Uyguladığınız yöntem çocuğunuza ya da onun yaşına uygun olmay bilir. Sizin ya da onun için doğru zaman olmayabilir. Bir direnç ile karşılaştığınızla vazgeçmek ile çocuğunzun ihtiyaçlarını anlayıp onlara cevap veremek farklı şeylerdir. Çocuğunuzun ihtiyaçlarını gözardı etmeyin. Bazı yöntemlerden vazgeçmneiz gerektiğinde vazgeçin.

Bir kere uyku eğitimi alan bebek, bir daha hiç uyanmıyor mu?
Uyku eğitimi çocuğunuzun diş ağrısını geçirmez, tıkalı burnunu açmaz, gece kötü bir rüya gördüyse onu sakinleştirmez. Uyku eğitimi uykuya dalmayı becerememekten kaynaklı, alışkanlıklara bağlı uyanmaları yüzde yüz sonlandırır. Kötü uyku düzeninden kaynaklanan kısa uyku, zor uykuya dalma gibi sorunların kesin çözümüdür. Ama çocuğunuz, hele ki uykusu hassas bir çocuksa, başka nedenlerle tabi ki zaman zaman uyanacaktır. Bu uyanmalar dönemseldir ve nedenleri vardır. Nedenler ortadan kalkınca uykusuzluk da ortadan kalkar. Eğer bu nedeni belli uyanmalar sırasında bazı kötü alışkanlıklar başlarsa, bunlar devam eden haftalarda da uyanmalara neden olabilir. O zaman raydan çıkan uyku için devreye yine uyku eğitimi yöntemleri girecektir.

Kaynak İçin Tıklayınız

sosyal profil

Twitter Facebook Google Plus LinkedIn RSS Feed Email