Hamilelik dönemi tüm kadınlar için heyecan verici bir bekleyiş demektir. Bu
heyecan duygusu yanında ayrıca endişe ve korku duyguları da mutlaka
yaşanmaktadır. Ama doğum yaklaştıkça bu endişeli ve korkulu bekleyişler
nedeniyle, çoğu anne adayı bu güzel günlerin heyecanını tam anlamıyla
yaşayamamaktadır.
Doğumda ve sonrasında; çekilen sancılar, dikişler, yaşanan sıkıntılar, çevreden
duyulan acı dolu hikayeler, filmlerde izlenen korkunç doğum sahneleri,
ortalıkta endişe ile koşturanlar, uykuları kaçıran kabuslar... Bunların hepsini
yaşadıkça ve gördükçe, endişe ve korkuların da olmaması imkansız...
Uzmanlarca yapılan araştırma sonuçlarında, çoğu hamilelerde görülen
doğum korkusunun “normal doğurma eyleminden” ve bu esnada çekilecek olan
sancılardan korkması şeklinde açıklanmıştır. Bu konuda da en önemli rolü, doğum
yapmış diğer aile bireyleri ve arkadaş çevresi oynamaktadır. Onlardan öğrenilen
doğum olayları ve aktarılan deneyimler heyecan dolu bekleyişi gergin bir
bekleyişe çevirmektedir. Oysaki her doğum olayı kişiden kişiye değişiklik
gösterdiği gibi, insanların fizyolojik ağrıya dayanabilme sınırı da değişiklik
göstermektedir. Her kadın bu ağrıyı aynı düzeyde yaşamamaktadır.
Aynı şekilde sezaryen doğumda da endişeli bir bekleyiş bulunmaktadır. Sezeryan
olacağını bilen anne adayı, ameliyat olma korkusunu yaşamaya başlamaktadır.
Anestezi sonrasında uyanamamaktan, ameliyat sonrasında çok ağrı çekeceğinden,
bebeği ile yeterince alakalı olamayacağından endişelenmeye başlar. Aslında
sezaryen, çok kısa süren bir operasyon olduğu gibi, doktorun önerileri uygulandığında
annenin birkaç günde ayağa kalkabileceği bir durumdur. Bu nedenle, akıldaki bu
tip endişe ve korkular mutlaka doktor ile açıkça konuşulmalı ve endişelerden
bahsedilmelidir.
Şüphesiz, ne şekilde doğum yapılırsa yapılsın, her kadın doğum esnasında ve
sonrasında bir miktar ağrı çekecektir. Bu kaçınılamaz bir gerçektir. Kimse
doğumun kolay olacağını yüzde yüz garanti edemez. Ama günümüzde, ağrıyla başa
çıkma konusunda annelere oldukça yardımcı olabilecek modern yöntemler de
bulunmaktadır. Bu yöntemlerle anne doğuma aktif olarak katılabilmekte ve daha
az ağrı çektiği için daha az yorulup, doğum sonrası da daha çabuk
toparlanabilmektedir.
Doğum endişe ve korkularını yenmek için;
- Doktora ve hastaneye danışılarak, destek amaçlı eşlerinin doğum esnasında
yanlarında olmaları sağlanabilir.
- Doğum ile ilgili daha bilgilendirici kitaplar okunabilir.
- Doğuma hazırlık kurslarına eşler ile birlikte gidilebilir.
- Doğumun sancılı olacağı kabul edilmeli ama bu sancıların sonsuz değil
sadece ortalama 12-14 saat kadar çekileceği düşünülmelidir.
- Daha az sancı çekmek için, doktorun verdiği egzersizler düzenli
olarak uygulanmalıdır.
- Bebeğin doğumu ile yeni bir yaşamın başlayacağı unutulmamalı ve
çekilen tüm acıların bir anda biteceği düşünülmelidir.
- Korku azaldığında ağrı kesici ihtiyacının da azaldığı ve doğum
süresinin de kısaldığı düşünülmelidir.
Kısaca; doğum korkusuyla başa çıkmada ilk yol anne adayının
kendisini en çok endişelendiren konuyu iyi bilmesi, bunu doktoruyla konuşması
hatta doğum öncesi kurslara katılarak çözmesi olmalıdır. Doğumhanede yalnız
kalma korkusunu yenmek için, eş katılımı sağlanabilir. Ayrıca, doğum
personelinin doğum esnasında pozitif ve destekleyici tutum sergilemesi,
bilgilendirmesi ve aşama aşama anlatıp annenin katılımını sağlaması
istenebilir.
Doğuma girerken düşüneceğiniz tek şey, bebeğinizi kucağınıza aldığınız andaki
heyecan ve mutluluk olmalıdır.
Uzmanlarca yapılan araştırma sonuçlarında, çoğu hamilelerde görülen doğum korkusunun “normal doğurma eyleminden” ve bu esnada çekilecek olan sancılardan korkması şeklinde açıklanmıştır. Bu konuda da en önemli rolü, doğum yapmış diğer aile bireyleri ve arkadaş çevresi oynamaktadır. Onlardan öğrenilen doğum olayları ve aktarılan deneyimler heyecan dolu bekleyişi gergin bir bekleyişe çevirmektedir. Oysaki her doğum olayı kişiden kişiye değişiklik gösterdiği gibi, insanların fizyolojik ağrıya dayanabilme sınırı da değişiklik göstermektedir. Her kadın bu ağrıyı aynı düzeyde yaşamamaktadır.
Aynı şekilde sezaryen doğumda da endişeli bir bekleyiş bulunmaktadır. Sezeryan olacağını bilen anne adayı, ameliyat olma korkusunu yaşamaya başlamaktadır. Anestezi sonrasında uyanamamaktan, ameliyat sonrasında çok ağrı çekeceğinden, bebeği ile yeterince alakalı olamayacağından endişelenmeye başlar. Aslında sezaryen, çok kısa süren bir operasyon olduğu gibi, doktorun önerileri uygulandığında annenin birkaç günde ayağa kalkabileceği bir durumdur. Bu nedenle, akıldaki bu tip endişe ve korkular mutlaka doktor ile açıkça konuşulmalı ve endişelerden bahsedilmelidir.
Şüphesiz, ne şekilde doğum yapılırsa yapılsın, her kadın doğum esnasında ve sonrasında bir miktar ağrı çekecektir. Bu kaçınılamaz bir gerçektir. Kimse doğumun kolay olacağını yüzde yüz garanti edemez. Ama günümüzde, ağrıyla başa çıkma konusunda annelere oldukça yardımcı olabilecek modern yöntemler de bulunmaktadır. Bu yöntemlerle anne doğuma aktif olarak katılabilmekte ve daha az ağrı çektiği için daha az yorulup, doğum sonrası da daha çabuk toparlanabilmektedir.
Doğuma girerken düşüneceğiniz tek şey, bebeğinizi kucağınıza aldığınız andaki heyecan ve mutluluk olmalıdır.
0 yorum :
Yorum Gönder